Gidişimiz türkü çiçeklen işiydi
Dön üşümüz ağıt
Şarkılar sararırdı geciktiğimiz zaman
__________________________
Durdu göl kıyısında bir adam
Buruşmuş aşkını çıkardı cebinden
Kıyıda küçük bir dalgaydı yüreği
Bir aşkına baktı
Bir de aşkın sulardaki rengine
Atmadı göle
Sular buruşup kirlenmesin diye
Bir göl bile çok büyükmüş meğer
Ne denizler coşmuştu oysa
Çılgın ay ışıklarıyla yanan
Yandıkça tapınaklaşan denizler
Hangi şiire sığar şimdi
O kırılan zincir sevinci sesler
O haykıran suskun pembeler
Gidişimiz türkü çiçeklenişiydi
Dönüşümüz ağıt
Şarkılar sararırdı geciktiğimiz zaman
Şimdi bir göl kıyısında denizden uzak
Maviliklerini soyunmuş bir aşk
Ki çırılçıplak
Bakıyor buz tutan gözleriyle
Güneşin bütün renklerini dondurarak
Sevmek beyaz-ışıl ışıl aydınlık
Sevişmek pembe-tozkırmızı bulanık
Aşk pembebeyaz-dalda çılgınlık
Sonra ayvalar geçmiş zaman sarısı
Ve anılar ufukta mor bir dalgınlık
Bir güzelliğin bıçakla kesilmesi
Bir çocuğun diri diri gömülmesi
Bir yürekte bin sevginin
Yürekle birlikte yaprak yaprak ölmesi
Kopup düşmesi-savrulup gitmesi
Uyandı uçurum kıyısında bir adam
Dehşetle döndü anılarındaki kente
Ne kol kola yürünmesi bulvarların
Ne kuytuların sımsıcak öpüşmesi
Her yer buruşmuştu titreyen ellerinde
Tam da yıkılmak üzereyken koca kent
Tam da üstüne üstüne
Durdu yalvaran bir çöplüğün önünde
Bir aşkına baktı
Bir de anıların badem çiçeği rengine
Atmadı çöpe
Aşkı da buruşan her yerle birlikte
O kentin yüreğine gömülsün diye
Adnan Yücel