Arhk sayılmayan yıllara götürdümÖmrü olmayan bir hayatıÇocuktu, ikide bir büyümeye davranıyordu Dövecek gibi yapsam, el kaldırıyordu O bendim, o gözlerinizdeki çapakMahremiyetinize girdim, korundum İnkar ettiğiniz savaşlarda vurdum vuruldum… Ahmet Erhan…
Öyle çok sevdim kiÖyle özledim ki seniYağmurdan artakalmış toprak kokusuIslak ve buğuluŞimdi tam melekleri çağırmanın vakti Kendime bakmalıyım Gece ıssız ve soğukYerine göre kötü şiirler de yazmalıyımTahin helvası dulavratotu bilahare Öyle çok sevdim kiBu yalnızlıklar mezbahasındaHiç kendine çarphğın oldu muBirdenbire köşebaşında Evet, önce sanaSonra…
Parmaklarım akar on damla yağmur gibiTırnakları gökyüzleri kadar morIssız ömrüm, tam işte böyle gecelerdeSeni düşünmesem olmuyor Gönlüm hayta, puroyla rakı içiyor Ben bir gecede mi sevmiştim ki seniBütün uzuvlarım kor, yatak dangalakPazarda soğan da var, pırasa, elmaVe bilcümle nebat, aklına ne gelirse Yani şimdi…
Unutulmuş bir lehçeyle severim seniEy kadın, Adem’ den olma Havva’ dan doğmaBenim bu deliliğim akşamdan kalmaYaram Hayat’ın göğsünde bir urElbet beni de bir gün seven bulunurKonuşurum güneşin eski bir aksanıylaKimse anlamaz, belki umulur. Ey kadın, aksayan dili dünyanınAh, keşke sabahın bir dili olsa Ötesi……
Çok uzakta biri var sanki beni bekliyorGünlerin ayların yılların tükendiği bir yerdeÇok uzakta biri var… Tüylerimin seyirmesinden anlıyorumAyaklarımın geri geri gitmesindenHer şehirde ve nedense biraz soluklanıyorumÖnümde hep ikinci bir kadehSağımda solumda sarmaşıklar zakkumlarDurup durup ardıma baktığım doğruÇok uzakta biri var… Burcumun üstüne iliştiriyor burcunuDüşünerek…
O derin yağmurlardaMektuplarına yaslanarak uyudumGörmedim ki ben hiç bu ömrün ayazındaBir serçe parmak kadar olsunBana uzanan bir elHep işaret parmaklarını kullandılarSen de biliyorsun Hayatın duluyuz biz, “ölüm hariç değil”Eminim, ilk ölümümde imbatla geleceksinAnkara yine körlemesine dumanAda’da titreyen parmaklarıma uymamak içinGörmedin, bir gece öncesindenBütün tırnaklarıma…
Yağmurlar dinince yüzün başlardıBir çocuk utanırdı yanaklarındanBir çocuk, gitgide dalgınlaştığından..Seni sevmek bir kitaptı açılıp kapananAçıldığı oldu da kapandığı olmadı Ancak sonsuz, ancak geniş boyutluAncak ufuk çizgileriyle bir düşünüyorum seniHer taşın çevresine bir ayla dolanmışHer yolcu ilk rastladığı handa konaklamışVe bir daha çıkmamış bir ömür…
Ben sudan çıkmış bir AnkaralıSen doğma büyüme güzeldinSapsarı sılam, masmavi gurbetimdinBu hayat sıktı beni, gel yürüyelim Baldır bacak bir acıyla bakıştım dün geceAyna eski ayna, ben sanki eski benSaçlarımı cürufla yıkayarak genceldimincitmesin gözlerini sonsuz yaşlılığım Ölümseyerek bakıyor dünya, biz gülümseyelimBeşikle teneşirin sevişmesi neyse ne…
Sen git eşyalarınla, bir tek perdeler kalsınYalnızlığım görünmesinDumanlatı ömrüm telef olsunSen git, yağmurum çoktur silinirsinÜstüme yoktur unutmakta, unutulmakta Ne uçağa bindim, ne camiye gittimÖlümüm bağışlar onları sankiNe el öptüm, ne de öptürdümHayat, belki… Ahmet Erhan…
Yağmur oldum, paranoyak oldumCanım sıkıldı, bir votka içtimDeniz kıyılarında ağlama noktalarını ben seçtimHiç değmedi gözlerim yaşlarına Sabahı polis korkusuyla aydımDurdum yaslandım bir iş ilanınaBin kere evlendim ben bu Hayat’laBir kere adam gibi boşanamadım Telef oldum, uzun bir şiirdeBakbm hiçbir naneye yaramıyorYaranamıyor gönlüm bu sularaDeniz…
Common phrases by theidioms.com