Ateşin ve güneşin topraklarında
 Adem’den önce de akardı o nehirler
 Adem’in arkasında yürüyen erler
 Bütün olanları çok sonradan gördüler
Ateşin çocukları olmazdan önce
 Şamaş’ın çocuklarıydılar
 Bir alınteri pişerdi ocaklarında
 Bir de yüreklerinde dostluklar
 Gelip iki nehrin arasında durdular
 Her birine bir tutam saç
 Bir de kurban sundular
 Halklar denizine doğru akan
 Işıktan bir nehir oldular
Nehirlerden biri toprağı dölleyen
 Diğeri dağları delip yol edendi
 Ve Şamaş gökyüzünde bir görkemdi
 İki nehrin ortak yüreğinde kutsal
 İki nehrin ortak dilinde erdemdi
Dağ yoktu ki çıkılsın yücesine
 Ağaç ve yaprak dilinden
 Yanıtlar verilsin tanrının sesine
Medya’nın ataları düşündüler
 Seslerini koyup rüzgarın yelesine
 Tüm halklara haber verdiler
 Şafak öncesi bir ulu törende
 Gönül gönüle bütünleştiler
 Yapma dağlar diktiler yeryüzüne
 Adına “zigurrat” dediler
 İki nehrin arasındaki tüm halklar
 Bir ağızdan aynı sözü söylediler
 Ve her törende tanrıça Ninsun’u
 Şamaş’a haberci gönderdiler
Nerden bilsin ki Medya’nın ataları
 Yapma dağlar gerçek dağa benzemez
 Çıplak dağlarda kuşlar sevişmez
 Kuytularında çiçekler gülüşmez
 Yamaçlarında ağaçlar filizlenmez
 Nerden bilirlerdi ki
 Altı ulusun ortak tanrısı
 Yapma dağların sesine yanıt vermez
Ziggurat dağa benzesin diye
 Şamaş öfkelenip ışığını kesmesin
 Ninsun ağlayıp üzülmesin diye
 Görkemli çınarlar diktiler birine
 En büyük olan Babil’dekine
 Gür çamlar
 Ateş renkli narlar diktiler
Adem’in arkasında yürüyen erler
 Bütün bunları sonradan gördüler
 Ve yapma dağa
 Babil’in asma bahçesi dediler
O günden sonra Medya’nın ataları
 Şamaş’ın sesine ses verdiler
 Bin kudüm
 Bin zil çalıp sabahlara dek
 Ninsun’un gözyaşını dindirdiler
 Ve Medya’nın en bilge megine
 Sözlerin en kutsalını söylettiler
Ah Medya – ateşin ve güneşin sesi
 Altı halk nehrinin mitolojik denizi
Kaç kez kuruyup yeniden çağladın
 Başka nehirlere karışıp kendini aradın
 İskit oldun
 Hitit oldun
 İşuva’da özgür gezen yılkı atlarını
 Savaş arabalarına ilk sen koştun
 Babil’in asma bahçelerini
 Urartu’nun dağ kalelerini kurdun
 Ve Asur’da başkaldırıp zulme
 İsyanı ateşin diliyle tarihe koydun
Yüzyıllar suyundan bir damladır senin
 Acılar destanından bir mısradır senin
 Sevinçlerin-aşkların ve hüzünlerinle
 Ağıtların-oyunların ve türkülerinle
 Sen ki büyük bir halklar denizisin
 Dört bin yıl sonra bile Şamaş
 Hala yurtsuz dilinde “şem”dir senin
Ah o güzellikleri yok eden dinler
 İnsanlığın çocukluk çağına
 Zulmün kılıcını sokan cinler
 Tanrı adına halkları kullaştıran
 Ve kralları tanrılaştıran kinler
 Yeryüzünü sınır sınır
 Gökyüzünü yıldız yıldız böldüler
 Her kralın tanrılaşma töreninde
 Bölük bölük insan yediler
 İki nehrin arasında
 Ay’ı karartıp güneşi söndürdüler
 Ve bir sabah Babil’in asma bahçesinde
 Tanrıça Ninsun’u karanlığa gömdüler
 İki nehrin arasında tüm nehirlere
Ayrı ayrı bir din verdiler
 Ve Medya nehrine “zerdüşt” dediler
 Bir de “avesta” adlı tabletlerde
 “Gatha” denilen kurallar gönderdiler
 Güneş yerine ateşi gösterdiler
İki nehrin arası
 Baştan sona bir yangındır artık
Nereden bilsin ki Medya’nın ataları
 Ninsun fırlayıp karanlıklardan
 Binmiş dalgaların köpüklü başına
 Bir elinde gökyüzü
 Bir elinde deniz
 Çıkmış bin yıllık Yunan yolculuğuna
 Bin yılda nice tanrıçalar doğurmuş
 Gökyüzündeki yıldızlardan Asterte
 Denizdeki köpüklerden Afrodit olmuş
 Fenike’den Troya’ya tüm kıyıları
 Şamaş’ın sönmeyen ışığıyla yoğurmuş
 Bin yıl sonra eski Yunan’da
 Dalgalardan fırlayıp Thetis olmuş
 İki nehirden ve Şamaş’tan uzak
 Bir nice tanrıya nektar sunmuş
 Ve Arşipel kıyılarında yükselen
 Olimposlarda kavuşmuş zigurratına
 Yani gerçek dağların
 O ulaşılmaz tanrısal doruklarında
İki nehrin havada birleşen sesine
 Yerden sesler yükseldi bir gece
 İyilik ve kötülük adına
 Tabletlerden okunan bir söylence
Zerdüşt bir hürmüz rahibiydi
 Mazda reformcusu bilge bir kişi
 Ve Medya’nın en kutsal megiydi
 İyilikle kötülüğün sonsuz savaşında
 İyiliğin ateşten sihirli sesiydi
 Düşünce iyi düşünülsün
 Söz iyi söylensin
 İş iyi yapılsın derdi
 Sonra geldiği gibi bir karanlıktan
 Bir başka karanlığa doğru giderdi
 Ve her gidişinden sonra
 Karanlık yırtılsın diye ardından
 Güneşe doğru bir ateş yükselirdi
Adnan Yücel
Common phrases by theidioms.com