Nerden bilsin ki Medya’nın ataları
 Her çocuğun dilinde Şamaş
 Bir gün bambaşka bir ateş olacaktır
 Sonra ışıl ışıl akan nehirler
 Bir gün tanrılar adına kan akacaktır
Köpükler güneşle oynaşırken iki nehirde
 Nal sesleri katıldı bir gün suların sesine
 Bir turaç vuruldu sazlıklarda
 Gün doğmadan sustu bülbül
 Yavru bir ceylan annesiz döndü çöllere
Maralım
 Ana koynunda memesiz yaralım
Bir anda kargılar – mızraklar ve baltalar
 Balta girmemiş duygu bahçelerine
 Zulüm tohumları saçarak daldılar
Şamaş’ın sonsuz ışıklarına inat
 Karanlık yiyen – kan içen tanrılar yarattılar
Bir havar yükseldi nehir boylarından
 Uzak denizlere doğru havar – havar
 İskit ve Babil demekte ne var
 Yolu Medya’dan geçenin
 Ölümden korkacak nesi var
Medya bir şahindi babil bahçesinde
 Ebabil kuşları yoktu daha
 Peygamberler dökmemişti tanrı kanını
 Bir söz dolaşırdı dilden dile
 “Şahin küçük ama vermez avını”
 Anlatırdı kavganın ölümsüz şanını
Gökyüzünde şahinler şimşeklenirdi
 Bulutlar çarpışır
 Yıldırımlar güneşlenirdi
 Kartallar kan ağlarken asma bahçelerinde
 Dağ başlarında bülbüller yüreklenirdi
Toz bulutlarına karşı bir şarkı rüzgarı
 Eserdi bahçeden bahçeye korkusuz
 Çatlardı sevdanın sabırsız narı
 Ki her yanı korku duvarı – ihanet duvarı
 İnce bir gelin sesi dağlarda
 Çaresiz kalır çekerdi havarı
Her çile bir tek sözde düğümlenirdi
 Demiri dövmek tavında gerekirdi
Etten saraylar kuruldu ovalarda
 Kemikten kaleler
 Ölüme bulaştıktan sonra çiçekler
 İki nehir boylarında
 Yalnızca kan koktu yazılan tabletler
Ninsun çoktan dönüşmüştü Nino’ya
 Ve Nino’dan
 Asur sarayı Ninowa’ya çoktan
 Akıp gitmişti koskoca bin yıllar
 İki nehrin aşksız ve ışıksız arasından
Urartulu dağ çiçeği gözlü kadınlar
 Babilli nehir sesli genç kızlar
 Ve Medyalı kargı bakışlı delikanlılar
 İnsan yüzlü bir tanrıya kul oldular
 Günün bir ölüm vakti
 Asur elçisi önünde divan durdular
 İki nehir boylarında çocuklar
 Bir aşk gülünü bile
 Dalında koklayamadan yok oldular
Ey Medya’nın bilge megleri
 İyilik adına yakılan onca ateşin
 Karartılan ayın
 Söndürülen güneşin karşılığı hani
 Hani söylenen iyi sözlerin yankısı
 Düşünülen iyi düşüncelerin
 Yapılan işlerin göksel çağrısı hani
Her şey kan ve tanrı sessizliğinde
 Toprağa çöken bir ölüm oldu sadece
İki nehrin harman yangını boylarda
 Nevruzlar ağladı ilkbaharlarda
 Karakışlarda ilaydalar
 Menekşeler küskün açıldı yazlarda
 Sonbaharlarda sardunyalar
 Dört mevsime kan çanağı göz oldular
Ağıtlar salıp köpüklü nehir sularına
 Saz tellerine susmayan söz oldular
 Kan sustu sonunda sular duruldu
 Bir turaç sesi eksikti sazlıklarda
 Bir de ceylan gözleri kıyılarda
 Kargılar dikleşmiş mızraklar gizlenmişti
 Ölüm sevgili değildi insanların kolunda
 Bir korku dolaşıyordu yalnızca
 Sessiz sessiz – ürkek ve gizlice
 Yürekten yüreğe yılgın ve haince
 Kan susmuştu sonunda kölelik kurulmuştu
Yağmur kuşları susarken bir şafak vakti
 Tanrısal kokular istendi iki nehirden
 Sümbüller – nergisler ve fesleğenler
 Dağ laleri – adaçayları ve kekikler
 Derlenip Babil’den – İskit’den ve Medya’dan
 Asur’un tanrılaşma törenine konuk gittiler
 Demet demet dövüldüler havanlarda
 Bir tören uğruna tütsülere gömüldüler
 Ve yepyeni bir ateş yükselinceye dek
 Asur yüzünde ölümsüzlüğü simgelediler
Adnan Yücel
Common phrases by theidioms.com