Her gece başak tufanı gökyüzünde
Sonsuzlaşan u mu t düşleri ve yaz
Yani büyürnek zamanı çocukların
Çok mu oldu gelmeyeli bu yerlere
Adem’den önce de böyle idi yazgılar
Neye baksam ölüm çaresizliğinde
Neye uzansam karanlık
Her şey ter ve tanrı sesizliğinde
Yarım kalmış sevinçler adına
insanlarımın arasındayım güya
Yine aşksız yine paramparça
Her biri öfkeli temmuz sıcağıdır
Her biri çok şükür ve yoksulluk
Ve sessizce zonklayan bir yara
Bir yara ki
Uğrunda ölenlere bile düşman
Aç ve susuz kanıyar Allaha
Hangi zamanı söyler şu kitaplar
Çocukluğu mdan tanırım ikisini de
Başka yok
Yıllar donup kalmış sanki üstlerinde
Biri “Kerem ile Aslı”dır bavulda
Her okudukça yeniden ağlardım
Biri hala işlemeli keten kabında
Birinin ölmesini bekler okunmak için
Yine okunmadan asılı durur duvarda
Ah benim diri diri ölmüşlüğüm
Öldükten sonra kör u mutlarda
Dünyasız ve insansız gülmüşlüğüm
Bir yanı televizyon ekranıdır
Bir yanı tesbih sakal
Kaç kez aşıldı dağların doruğu
Kaç kez tahtlar kuruldu gökyüzüne
Dağ denilince “Tur” bilinir yine
Gökyüzü denilince “Miraç”
Bir de “Şakku’l kamer” ve “Burak”
Böyle yalın ayak böyle çıplak
Adnan Yücel